Oğuz Atay Sözleri
Oğuz Atay Alıntıları
Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim” dedi: Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: “Seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda…” Oğuz Atay
…kendimle konuşurken bile, onun hoşuna gitmeğe çalışıyordum…
İlk yalanı söyledikten sonra bir daha konuşmamalı insan.(Oğuz Atay)
Hafiftim, güzeldim, rüya gibiydim; bakmasını bilmedi.
Felsefe kitapları okumayı denedi. Bir süre sonra, iki kere ikinin dört olduğundan kuşkulanmaya başladığı için bıraktı.
‘…Beni anlamıyorlardı zararı yok.
Zaten beni daha kimler anlamadı…”
”Kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişigüzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. Kitaplar ve çiçekler özel itina isteyen varlıklardır. Ne yazık, bu meslekler de artık olur olmaz kimselerin elinde, sattıklarıyla ilgileri olmayan kişilerin. Durmadan kitaplara ve çiçeklere eziyet ederler, onlara nasıl davranılacağını bilmezler. Bana kalırsa, bir “kitapları koruma derneği” kurmalı ve kitaplara kötü muamele edilmesini önlemeli…”
Hafiftim, güzeldim, rüya gibiydim; bakmasını bilmedi.
“Gülümseyeceksin, bekleyeceksin.. ve hiçbir zaman ümide kapılmayacaksın.”
“Kendimle konuşurken bile onun hoşuna gitmeye çalışıyordum.”
Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.
Vazgeçiyorum; bütün insanlığın önünde eğilerek özür diliyorum: beni yanlışlıkla çıkardılar sahneye.
En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söylenileni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni.”
“Ben, seni görür görmez anlamıştım: bütün kaygısız görünüşünün altında, duygulu, içine kapanık bir insan olduğunu. Bunu beğendim işte.”
Normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler. Olmayınca da anormal dediler.
Artık yaşamak istemiyorum Olric. Onların istediği gibi yaşamak istemiyorum…”
“İlk yalanı söyledikten sonra bir daha konuşmamalı insan.”
Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.
“Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım..”
”Ben yalnız kalmalıyım.Başka çarem yok.”
“Sinirimden gülüyorum albayım. Çünkü sinirlerim artık gülmek için kafamın neşelenmesini beklemiyor.”
Beni bir gün unutacaksan bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi boş yere mağaramdan çıkarma beni alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna tedirgin etme beni bu sefer geride bir şey bırakmadım tasımı tarağımı topladım geldim neyim var neyim yoksa ortaya döktüm beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim
“Zaten kaç kişi kaldık şurada:
Bakın insanlık da öldü.”
Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım, mürekkeple yazmışlar; oysa ben kurşun kalem silgisiydim, azaldığımla kaldım.
“İnsanın, kendisi gibi olmak istemediği zamanlar da varmış.”
İki satır öğrendin diye herkesi cahil mi sanıyorsun?
Bir ben akıllıydım. Ben de harcanıp gidiyordum bu aptalların arasında.
Sessiz bir anlayış…Gerçek bir olgunluk.
İki satır öğrendin diye herkesi cahil mi sanıyorsun?
Bizim gibilerin hayatında güzellikler, kısa süren aydınlıklardır.
Olur ya, belki bir gün tam senin gibi hissederim, senin heyecanların benim heyecanlarım olur: o zaman seni bütünüyle yaşarım, kim bilir?
Kimse aydınlıkta konuşmaya cesaret edemiyor.
Ben ortaçağda yaşamalıydım. Sabahları, Montaigne gibi oda orkestrasıyla uyandırılmalıydım…
Beklenen geç geliyor, geldiği sırada insan başka yerlerde oluyor.
Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok.
Kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişi güzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. Kitaplar ve çiçekler özel bir itina isteyen varlıklardır.
Kelimeler, albayım, bazı anlamlara gelmiyor.
Daha iyi olabilecek miyim? demeye dilim varmıyor, buna cesaret edemiyorum. Çünkü, denedim efendim, olmadı.
Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.
Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz.
İnsanın, kendisi gibi olmak istemediği zamanlar da varmış.
Düşünün, düşünün ama durup dururken düşünmeyin.
Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım..
Bir insanla konuşmak, ona bütün derdimi anlatmak istedim birdenbire.
“Canınız cehenneme ! Sizin haklı olmanız bana bir şey kazandırmıyor. Köşemde kıvrılıp ölüyorum işte .”
Yalnızlığı yaşayan insanların, kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır.
Kalbimin atışının yavaşlamasını istiyorum. Yavaş yavaş atsın ki yorulup durmasın.
‘Yazık ki erkekler, şımartıldıkları zaman nerede durmaları gerektiğini çoğu zaman bilemezler.”
Şimdi yanımda olsaydı böyle üşümezdim albayım…
Seni görmek istiyordum kısacası. İnsan görmekle bile bazı şeylerin ağırlığına dayanabilir, avunabilir, hayal kurmağa devam edebilir. Sen anlamazsın tabii. Anlamak için insanın bazı eksik yönleri olmalı.
“Cennet, insanların birbirlerini dinlemeleri demektir, birbirlerine aldırmaları, birbirlerinin farkında olmaları demektir.”
Ölümü bekliyorum. Bu arada vaktimi boş geçirmemek için, okuyorum
Çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi.
“Ne kadar süslenseler, bir yerden sırıtıyor zavallılıkları..”
“Herkes, tarih okuyor albayım; bugüne değer veren kalmadı.“
“Hislerinize mağlup oluyorsunuz üstadım.”
Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman.
Yeni bir dünya var, anlıyor musun?
Her şeyi geride bırakmak gerekiyor
Bir sabah kalkacaksın, arkana bakmadan..
Biz her şeye hayret eden bir millet olduğumuz için albayım, sevinç ve şaşkınlıkla ellerimizi çırpıyoruz. Zaten biz her zaman alkışlarız. Beğensek de, beğenmesek de, oyumuzu versek de, vermesek de, her şeyi oyun sandığımız için durmadan ellerimizi çırparız.(Oğuz Atay)
Bütün büyük adamların biyografileri yanlışlarla dolu.
Herkes tarih okuyor albayım; bugüne değer veren kalmadı.
“Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma,” derdi. “Boş yere mağaramdan çıkarma beni, alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme…”(Oğuz Atay)
Çok beklemiştim. Hayatımın, başı ve sonu belliydi; hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım.
İnsanlar çok bozdu olric.(Oğuz Atay)
Ben bu düzene ayak uyduramıyorum.Bu yüzyıl kusma hissi uyandırıyor …
İnsanlık öldü tabutunu kaldıracak insan bulunamıyor…
“Hayır, dostum. Ben en acıklı anda bile güldürücü sözler bulabilen bir insanım. Kendime acımam yoktur.”
Belki de anlatmaya çalıştın birilerine. Kim bilir? Anlatamadın; belki o insanın yüzüne bakar bakmaz anlatmanın yararsızlığını gördün….
Beni anlamıyorlardı. Zarar yok.
Zaten beni, daha kimler anlamadı.
“Her şeyin birden unutulmasına çok ihtiyacımız var”
İnsan bazı güçlüklerden, ancak onları unutmak suretiyle kurtulabiliyor albayım.
Herkes, içini yalnız içine dökmez.
Ama, gelmeyecek, beni bu zor durumda yalnız başıma bırakacak.
Bütün bu insanlar arasında ne işim var benim diyordu…
“İlk yalanı söyledikten sonra bir daha konuşmamalı insan.”
…”İnsanlara kaptırma kendini, durmadan koşuşma, onlara uyma, insan bir makinedir, bir yerde bozulur”…
Buldum: Yalnız kalmaktan korkunca yalnızlığım artıyor.
Anlamıyorlar, nazlanıyorum
sanıyorlar. Oysa hiçbir şey
istemiyor içim.
Yaşamamaktan yoruldum..
Anlamli sözler
Anlamlı Sözler sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.