Fıkralar; Repeat after me
Temel tutmuş Yahudi’ye tokat atmış.
– Neden vurdun?
– Siz Isa peygamberi carmiha cermişsiniz.
– İki bin yıl önce olmuş bir şey bu.
– Valla pen yeni tuydum.
Deli duvara oturmuş.Elindeki oltanın ucu sokağa sarkmış…. Yoldan geçen soruyor;- Orada balk mı tutuyorsun sen?- Hayır alık tutuyorum.- Tutabildin mi bari ?- çook … Seninle 23 oldu
Kolay İngilizce
Adamın biri bir gün İngiltere’ye gezmeğe gitmek istemiş. Tabii İngilizce bilmediğinden arkadaşına sormuş :
-Yav ben İngiltere’ye gidince onlarla nasıl anlaşacağım?, demiş. Arkadaşıda :
-Bak konuştuğun her cümlenin sonuna ‘ing’ koy. Onlar senin ne demek istediğini anlarlar, demiş. Ve adam İngiltere’ye gitmiş ve solugu bir cafede almış. Arkadaşının taktiğini uygulamaya başlamış ve garsonu çağırmış :
-Sen bana bir çay getirebiling? demiş ve garson şaşkın şaşkın çay getirmeye gitmiş. Garson çayı hemen getirmiş. Adam demişki :
-Bak, ben ne güzel İngilizce konuşuyoring değiling? demiş. Garson lafı yapıştırmış :
-Ben Türk olmaying , b.. içerdin çaying!
Hoca yolculuk sırasında mola verip bir hana girer, bu sırada hana bir başka yolcu daha girer ve ikisi birden hancıdan yiyecek bir şeyler isterler. Fakat hancı yiyecek olarak sadece bir balık olduğunu söyler ve bunu paylaşmalarını önerir. Bunun üzerine hoca;
– ‘Ben balığın sadece başını yiyecem’ der. Hancı bunun nedenini sorar, hoca da
– ‘Balık başı zekayı arttırır, balık başı yiyen insan akıllı olur’ der. Bunun üzerine diğer yolcu hemen atılır ve hocaya
– ‘Balık başını niye sen yiyeceksin, ben yemek istiyorum’ der. Hoca da itiraz etmez ve balığın koca gövdesini hoca yer ve bir güzel karnını doyurur, diğer yolcu ise sadece balığın başını yer ve sonra hocaya seslenir;
– ‘Sen koca gövdeyi yedin, karnını doyurdun, ben sadece kafayı yedim aç kaldım’ der. Hoca da bunun üzerine lafı yapıştırır;
– ‘Bak nasıl akıllandın’
Titaniğin salonlarından birinde her akşam bir sihirbaz gösteri yapıyormuş. Adam gerçekten çok ustaymış ama bir sorunu varmış. Salonun bir köşesinde bulunan papağan, tam ne sihirdir nekeramet noktasına gelindiğinde sihirbazın hilelerini açıklıyormuş.
‘Kartı gömleğinin yeninden içeri attı!’ diyormuş örneğin. Ya da: ‘O şapkanın içinde tavşan var.’ diye haykırıyormuş çirkin sesiyle. Sihirbaz fena halde kızıyormuş bu papağana. Ama papağan kaptanın papağanı olduğundan bir şey yapamıyormuş.
Derken Titanik buzdağına çarpıp batmış, sihirbaz gemiden kopan bir kapının üzerine çıkarak kurtulmuş. Ertesi sabah bir de ne görsün: Papağan da aynı kapının üzerinde sessizce durmuyor mu! Üç gün üç gece o kapının üzerinde öylece bakışmışlar. Ne sihirbaz bir şey söylemiş ne de papağan. Ama en sonunda papağan olmuş konuşan:
‘Tamam, pes, gemiye ne yaptığını anlayamadım!’
Temel son model spor arabayla kahveye gelmiş dursun:ula temel ha bu arabayı nerden buldun demş temel:dün otostop çekiyodum bu arabadan bi kadın indi mini eteğini kıvırdı ve dile benden ne dilersen dedi bende arabayı aldım demiş Dursun:ula temel aferin zaten sana mini etek yakışmazdı..
Afrodit eski model chevrolet marka otomobilini satmaya karar verir. Enyakın dostuna bu fikrini söyler. Yakın dostu Banu Alkana;- ”Banucuğum senin araban 200 bin kilometrede çok eskimiş kimse almaz” demiş. Üzülen banu alkan ne yapacağım diye dostuna danışmış. Dostuda;- ”benim tanıdığım bir usta var git ona kilometreyi düşürsün”.
Banu alkan tamirhaneye gider. usta kilometreyi 10 bine düsürür. aradan bir hafta geçer. Arkadaşı banu alkana;- ”ne oldu hallettin’mi sattınmı” demiş. banu alkanda;- ”yok ya vazgeçtim arabam daha 10 bin kilometrede satarmıyım hiç” demiş…
Milletvekilinin biri, bir köyü gezerken, bağlı olduğu değirmeni döndüren bir eşek görmüş. Yanındaki köylüye sormuş; Bu eşeğin boynundaki zil ne işe yarıyor ? Efendim, demiş köylü, o zil sustuğunda eşeğin durduğunu anlıyorum.
Müdahale edince tekrar harekete başlıyor. Akıllıca ,demiş vekil peki eşek olduğu yerde durupta başını sağa sola sallarsa nereden anlayacaksın durduğunu? Anlayamam ama, ne gezer efendim sizin gibi akıllı eşek buralarda…
Ilkokulda, matematik dersinde ögretmen üçgenin alanini, cocuklara su
sekilde ögretmis: Bir üçkenarlinin alani, yatayimi ile diklesiminin
vurusumunun, ikiye bölümüdür. Çocuk bunu güzelce ezberlemis. Aksam
babasi evde sormus:
– Bu gün okulda ne ögrendiniz?
– Matematik dersinde, bir üçkenarlinin alanini ögrendik babacigim.
– Ya öyle mi, peki nasil ögrendiniz?
– Bir üçkenarlinin alani, yatayimi ile diklesiminin vurusumunun, ikiye
bölümüdür.
– Yavrum, yanlis ögretmisler size. Dogrusu : Bir üçgenin alani, tabani
ile yüksekliginin çarpiminin yarisina esittir. O sirada, bir yandan
gazetesini okuyan, bir yandan da torunuyla oglunun konusmasini dinleyen
dede, dayanamayip söze girmis :
– Ikinizin de tanimi yanlis! Bir müsellesin mesaha-i sathiyesi,
kaidesiyle irtifainin hasil-i darpinin nisfina müsavidir
Temel askerdedir fakat kimi kimsesi yoktur ve birgün Temel cumhurbaşkanından harçlık istemek için bir mektup yazar ve mektubu göndermesi için çavuşa verir çavuş da temel hiç mektup göndermezdi acaba kime yazmiş diye merak eder ve mektubu okur mektupta temel cumhurbaşkanından 20 milyon harçlık istediğini okuyunca temele acır ve cebindeki 15 milyonu zarfa koyup Temel’e verir ve Temel parayı alınca bir mektup daha yazar çavuş yine mektubu okur ve mektup da şöyle yazar ;
Sayın cumhurbaşkanı para için sağolun ama bundan sonra banka hesabıma yatırın çünkü bizim çavuş paranın 5 lirasını yemiş.
Ücüncü Boğaz Köprüsü’nü Japon, Amerikan ve Türkler’den oluşan bir konsorsiyum almış. Tam açılışın yapılacağı sırada kurdela kesilirken köprü büyük bir gürültüyle yıkılmıs. Japon;
-‘gitti bütün emeklerim, mahvoldu kumlarım’ diyerek harakiri yapmış.
Amerikalı;
-‘gitti çeliklerim, tonlarca çelik yıkıldı’ diyerek tabancasını çekip intihar etmiş.
Tüm bunlari izleyen Türk müteahhit de derin bir ‘Oh!’ çekerek yanındakilere dönmüş: ‘
-‘İyi ki çimento koymamışım, yoksa bunlar gibi mahvolurdum’…’
Ateşli bir köy çocuğu şehrin en büyük marketinde işe başvurur. Dünyanın bu en büyük alışveriş merkezinde herşey ama herşey satılmaktadır.
– Patron sorar: Daha önce hiç satıcılık yaptın mı?
– Evet köyümde bu işi yaptım. Patronun gözü cocuğu tutar:
– İyi, yarın başlıyorsun. Ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu karşısına alır;
– Evet, bugün kaç satış yaptınzapytajnik
– Bir!
– Ne bir mi? Diğerleri 20
-30 satış yaptılar, Nasıl bir? Kaç dolar tuttu peki?
– 320.334 USD doları. Patron şaşırır ve sorar:
– Nasıl becerdin bunu?
– Adama başta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım. Adama nerede balık tutucağını sordum. Kıyıda diyince bir tekneye ihtiyacı olduğunu söyledim. Tekne bölümüne indikve çift motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattım. Vosvosuyla bunu çekemeyeceğini söyleyince son model 4×4 bir jeep sattım. Patron kendinden geçer:
– Ne diyorsun, bütün bunları bir küçük olta almaya gelen adama mı sattın?
– Genç çocuk cevap verir: Yoo aslında karısı için bir tane orkid istemişti… Ben de ona şöyle dedim: “Haftasonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git…”
American teknolojisi
Amerikalılar bir gün son teknoloji ürünü mükemmel bir uçak yapmışlar. Bu uçağı düşünmüş taşınmış ve Arabistan’da test etmeye karar vermişler… Ülkenin en iyi pilotuna vermişler uçağı… Uçak havada arıza yapmış. Arap telaşa kapılıp ne yapacağını şaşırmış bu durumda iken monitörde bir yazı çıkmış: “This is American technology, don’t afraid.” Arap biraz rahatlamış uçak düşerken aynı yazı birkaç kez daha tekrarlamış ve sağ sağlim inmiş adam… Düşünmüşler taşınmışlar elin Amerikanı yapar da biz niye yapmayalım ki? diye düşünmüşler ve aynı uçaktan imal etmişler ve ilk testi Amerikalılara yaptırmak istemişler…. Amerikan pilotu uçarken motorda sorun çıkmış ve uçak irtifa kaybetmeye başlamış… monitörde “don’t worry this is arabic technology” yazmış.. neyse pilot rahatlamış… bu bizim uçak gibi demiş ve sakinleşmiş. Aynı yazı iki
-üç kez daha çıkmış ve çakılmaya az kalmışken monitörde bir yazı daha çıkmış : ” Repeat after me; Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden âbduhu ve Resuluhu”
Ateist
Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere bakıyormuş. “Evrim ne güzellikler yaratıyor!” diye düşünüp mest oluyormuş. Birden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya başlamış. Adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama her arkasına bakışta ayının daha yaklaşmış olduğunu fark ediyormuş. Dakikalarca süren bir kaçısın sonunda adamın ayağı yerdeki dala takılmış, ayı adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış. Tam vurmaya hazırlanırken adam; “TANRIM!wykrzyknik” diye bağırmış. Bir anda zaman durmuş, ayı dönmüş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş. Bir anda orman kararmış ve gökyüzünden bir ışık huzmesi adamın üzerine parlamış. Çok derinden gelen ilahi bir ses adama: “Yıllarca bana inanmadın, yaratılısı kozmik bir kazaya bağladın,sana bu durumda yardim etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir kulum mu saymalıyım?”demiş. Adam utanç içinde: “Biliyorum bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksizlik,ama belki AYIYI dindar yapabilirsiniz.” demiş. Ses: “Peki.” diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş. Nehir tekrar akmaya başlamış. Herşey eski haline dönmüş.ayı pençesini indirmiş, iki pençesini de göğe doğru cevirmiş, ve konuşmaya başlamış: “Tanrım, senin rızkınla orucumu açıyorum,ham dolsun verdiğin nimetlere.”
Anlamlı Sözler sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.